Masal diyarı Sintra
Portekiz’in Sintra bölgesi masallar diyarından fırlamış gibi duran üç güzelliği barındırıyor. Bunlar, orjinal isimleriyle Sintra Parque e Palácio Nacional da Pena, Quinta da Regaleira ve Castelo Dos Mouros.
Portekiz’i veya Lizbon’u anlatmak için genellikle 3F yani futbol, fiesta ve fado kullanılır. Portekiz’in genelinde futbol önemli bir yer tutar. Sokakta, çarşıda veya kafede, ekranlarda sürekli bir maç görürsünüz. Fiesta eğlenceyi simgelerken fado ise Portekiz’in ağıt niteliğindeki geleneksel müziğidir. Tabi Portekiz’i üç kelime ile tarif etmek haksızlık olur. Dünyaya nam salmış seramik çinilerini, horozunu ve tarihini pas geçemeyiz.
Gelelim yazımızın konusuna… Lizbon’a seyahat edenlerin bir kısmının kaçırdığı masal diyarı Sintra’ya. Sintra’yı Lizbon gezimizin bir gününü ayırarak keşfetmiştik. Sintra’ya Lizbon’dan tren yolculuğu ile yaklaşık 45 dakikada ulaşabilirsiniz. Sintra trenleri Lizbon Rossio’daki tren istasyonundan kalkıyor. Lizbon şehir kartınız ile ücretsiz faydalanabileceğiniz bu yolculuk için sabah erken saatlerinde, hatta 9’dan önce hareket etmiş olun. Sintra’daki olağan dışı kalabalığı görünce buna hak vereceksiniz ve kalelerde, saraylarda vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Olur da Lizbon’a gelip burayı görmezseniz çok şey kaçırırsınız ve seyahatiniz eksik kalmış olur.
Pena Sarayı
Pena Sarayı, kraliyet ailesinin ikamet ettiği bir saraymış. Kraliyet sarayından öte Pena, capcanlı renkleri ile Sintra’nın tartışmasız en güzide yeri. Pena Portekiz’in turistik olarak en çok ziyaret edilen tarihi yerlerinden. Pena’nın öyküsü 12. yüzyıla değin uzanıyor. Burada bir şapel varmış, 1838’de Portekiz Kralı bu şapelin yanına bir saray inşa etme emrini vermiş. Bahçeleriyle övgüyü hak eden Pena sizi masalsı dünyasına davet ediyor.
Quinta da Regaleira
Bu mekan, Carvalho Monteiro’nun yazlık malikane olarak kullandığı bir yermiş. Bahçelerinden mimarisine inanılmaz bir yer olarak gözlerinize hitap edecek.
Akıllardan çıkmayacak güzelliğiyle Quinta da Regaleira, bahçenin bir bölümünden diğer bölümüne giden tünelleri, dört bir tarafından akan suları ile sizi bir masal dünyasına götürüyor.
Castle Moorish
Sintra’daki diğer önemli durak ise Moorish Castle. Tarihi 10. yüzyıla müslümanların hakimiyetine kadar uzanıyor. İçeride geçirdiğiniz süre boyunca, bir kuleden diğerine Super Mario gibi koşuyorsunuz. Kale burçlarından birinden diğerine keyifli bir yürüyüşle geçip eşsiz bir Sintra manzarasını 360 derece gözlemlemek ve fotoğraflamak mümkün.
Sintranın en önemli üç simgesinden sonra buradaki görülmeye değer diğer yerleri de sıralayalım, çünkü bunlardan bahsetmesek Sintra’ya haksızlık etmiş oluruz.
Palacio Nacional de Sintra
Sintra Sarayı, Pena ve Kalenin aksine Sintra’nın merkezinde yer alıyor. Tarihi Emevilerin bölgedeki hakimiyetine kadar uzansa da asıl yapı 14. yüzyılda Kral I. John zamanında inşa edilmiş. Birçok defa restore edilen saray en son 1940’larda saray mobilyaları ile dekore edilerek günümüzdeki haline getirilmiş.
Cabo da Roca
Bu fener Avrupa’nın okyanusa uzanan en uç noktasında bulunmasıyla Kıtanın en batısındaki noktayı işaret ediyor. Hem deniz feneri hem de kayalıkların muhteşem güzelliğiyle dikkat çekiyor. Sintra içinden kalkan otobüsler ile ulaşabilirsiniz.
Monseratte Sarayı
Egzotik saray olarak bilinen Monserrate yazlık konut olarak kullanmış, 1858’de ise Sir Francis Cook tarafından restore edilmiş.
Chalet Da Condessa D’edla
Kral II. Ferdinand ve ikinci eşi Elisa, Pena Parkı’nın batı kesiminde bir dağ evi ve bahçe inşa ettirmiş. Chalet, bahçesi ile tam bir masal evi gibi.
Kaynak: Brandlifemag
Portekiz’in Sintra bölgesi masallar diyarından fırlamış gibi duran üç güzelliği barındırıyor. Bunlar, orjinal isimleriyle Sintra Parque e Palácio Nacional da Pena, Quinta da Regaleira ve Castelo Dos Mouros.
Portekiz’i veya Lizbon’u anlatmak için genellikle 3F yani futbol, fiesta ve fado kullanılır. Portekiz’in genelinde futbol önemli bir yer tutar. Sokakta, çarşıda veya kafede, ekranlarda sürekli bir maç görürsünüz. Fiesta eğlenceyi simgelerken fado ise Portekiz’in ağıt niteliğindeki geleneksel müziğidir. Tabi Portekiz’i üç kelime ile tarif etmek haksızlık olur. Dünyaya nam salmış seramik çinilerini, horozunu ve tarihini pas geçemeyiz.
Gelelim yazımızın konusuna… Lizbon’a seyahat edenlerin bir kısmının kaçırdığı masal diyarı Sintra’ya. Sintra’yı Lizbon gezimizin bir gününü ayırarak keşfetmiştik. Sintra’ya Lizbon’dan tren yolculuğu ile yaklaşık 45 dakikada ulaşabilirsiniz. Sintra trenleri Lizbon Rossio’daki tren istasyonundan kalkıyor. Lizbon şehir kartınız ile ücretsiz faydalanabileceğiniz bu yolculuk için sabah erken saatlerinde, hatta 9’dan önce hareket etmiş olun. Sintra’daki olağan dışı kalabalığı görünce buna hak vereceksiniz ve kalelerde, saraylarda vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Olur da Lizbon’a gelip burayı görmezseniz çok şey kaçırırsınız ve seyahatiniz eksik kalmış olur.
Pena Sarayı
Pena Sarayı, kraliyet ailesinin ikamet ettiği bir saraymış. Kraliyet sarayından öte Pena, capcanlı renkleri ile Sintra’nın tartışmasız en güzide yeri. Pena Portekiz’in turistik olarak en çok ziyaret edilen tarihi yerlerinden. Pena’nın öyküsü 12. yüzyıla değin uzanıyor. Burada bir şapel varmış, 1838’de Portekiz Kralı bu şapelin yanına bir saray inşa etme emrini vermiş. Bahçeleriyle övgüyü hak eden Pena sizi masalsı dünyasına davet ediyor.
Quinta da Regaleira
Bu mekan, Carvalho Monteiro’nun yazlık malikane olarak kullandığı bir yermiş. Bahçelerinden mimarisine inanılmaz bir yer olarak gözlerinize hitap edecek.
Akıllardan çıkmayacak güzelliğiyle Quinta da Regaleira, bahçenin bir bölümünden diğer bölümüne giden tünelleri, dört bir tarafından akan suları ile sizi bir masal dünyasına götürüyor.
Castle Moorish
Sintra’daki diğer önemli durak ise Moorish Castle. Tarihi 10. yüzyıla müslümanların hakimiyetine kadar uzanıyor. İçeride geçirdiğiniz süre boyunca, bir kuleden diğerine Super Mario gibi koşuyorsunuz. Kale burçlarından birinden diğerine keyifli bir yürüyüşle geçip eşsiz bir Sintra manzarasını 360 derece gözlemlemek ve fotoğraflamak mümkün.
Sintranın en önemli üç simgesinden sonra buradaki görülmeye değer diğer yerleri de sıralayalım, çünkü bunlardan bahsetmesek Sintra’ya haksızlık etmiş oluruz.
Palacio Nacional de Sintra
Sintra Sarayı, Pena ve Kalenin aksine Sintra’nın merkezinde yer alıyor. Tarihi Emevilerin bölgedeki hakimiyetine kadar uzansa da asıl yapı 14. yüzyılda Kral I. John zamanında inşa edilmiş. Birçok defa restore edilen saray en son 1940’larda saray mobilyaları ile dekore edilerek günümüzdeki haline getirilmiş.
Cabo da Roca
Bu fener Avrupa’nın okyanusa uzanan en uç noktasında bulunmasıyla Kıtanın en batısındaki noktayı işaret ediyor. Hem deniz feneri hem de kayalıkların muhteşem güzelliğiyle dikkat çekiyor. Sintra içinden kalkan otobüsler ile ulaşabilirsiniz.
Monseratte Sarayı
Egzotik saray olarak bilinen Monserrate yazlık konut olarak kullanmış, 1858’de ise Sir Francis Cook tarafından restore edilmiş.
Chalet Da Condessa D’edla
Kral II. Ferdinand ve ikinci eşi Elisa, Pena Parkı’nın batı kesiminde bir dağ evi ve bahçe inşa ettirmiş. Chalet, bahçesi ile tam bir masal evi gibi.
Kaynak: Brandlifemag