05-11-2023, 01:16 PM
Değerli Yurttaşımız,
Biliyoruz ki bin bir türlü sorunun ve adaletsizliğin yıllardır çözümsüz
bırakıldığı ülkemizde bugüne kadar yapılan her seçim önemli, her oy
değerli oldu. Ancak 14 Mayıs seçimleri halkımız için önemli olmanın
da ötesinde tarihi bir dönüm noktası, bir yol ayrımı, bir kırılma eşi-
ğidir. Bugün ülkemiz, ömrünü çoktan doldurmuş, halkına alabildi-
ğine yabancılaşmış, insanını mutsuz, huzursuz, çaresiz hissettiren
bu Saray Rejimi’nden kurtularak bu kritik eşiği aşmak zorundadır.
Sadece bu rejimden kurtulmak da yetmeyecek; bir daha böyle bir
karanlığa asla fırsat verilmemesi, halk düşmanlığının bu denli cü-
retle kol gezmemesi için aynı zamanda bu ülkeyi yeniden kurmaya
da ihtiyacımız var. Yasaların, kurumların baştan aşağıya halkın çıka-
rına yenilenmesine, yıkılan kentlerimizin yeniden inşa edilmesine,
devlete ve topluma tırnağını geçirmiş rant-çıkar ağlarının dağıtıl-
masına, birbirine düşman edilmiş halklarımızın yeniden kucaklaş-
masına ihtiyacımız var. Yani önce ülkemizi kurtarmaya, sonra onu
yeniden kurmaya ihtiyacımız var.
Kurtuluş ve kuruluşa damgamızı vurabilmek için Türkiye İşçi Parti-
si’nin senin oyuna, ama daha önemlisi mücadele yoldaşlığına ihti-
yacı var!
21 yıllık siyasal İslamcı AKP iktidarı, yalnızca kendi yandaşlarına, bir
avuç zengine ve halkın kanını emen çetelere hizmet eden bir par-
ti-devleti inşa etti. Bu uğurda ülkenin en temel kurumları açgözlü,
kifayetsiz ve tek adamın iki dudağına bakan yöneticilerin elinde çü-rümeye terk edildi. Pandemide maskeyi, yangında söndürme uça-
ğını, depremde çadırı bu yüzden gönderemediler. Depremde göçük
altındaki on binlerce yurttaşımızın çığlıklarına kayıtsız kaldılar,
ölümlerini seyrettiler.
Halkın temsilcilerinin yurttaşın hakkını koruduğu bir yer olması ge-
reken meclis, Saray karşısında zayıflatıldı, etkisizleştirildi. Halkın
seçtiği vekiller, belediye başkanları hukuksuzca yargılandı, özgür-
lükleri ellerinden alındı. Memleketin bu gidişatına karşı ses yük-
selten gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler, emekçiler cezayla,
baskıyla susturulmaya çalışıldı.
Ülkemizin herkese ait kamu kurumları birer birer özelleştirildi.
Memleketimizde yaşayan her bir yurttaşın, her bir canlının üzerinde
hakkı olan doğal varlıklarımız, taşımız, toprağımız, denizimiz, ırma-
ğımız sonsuz bir kâr hırsıyla yağmalandı. İşsizlik hiç durmadan arttı,
güvencesiz çalışma yaygınlaştı, sendikal haklar tırpanlandı. Türk
Lirası eridi, iç ve dış borç katlanarak arttı. Ülke zenginliğinin asıl ya-
ratıcıları emekçiler en temel barınma hakkından mahrum bırakıldı.
Eğitim niteliksizleştirildi; öğretmenlerimiz okullarındaki baskı-
lardan, yoksulluk sınırı altında yaşamaktan yıldı. Kamu sağlık sis-
temi zayıflatıldı; aşağılanan, “giderlerse gitsinler” denerek hor gö-
rülen sağlık emekçileri şiddetin hedefi oldu.
Din; bu iktidarın elinde kendi suçlarının üzerini örtmenin, toplumun
her kesimini, özellikle de kadınları baskı altına almanın bir aracı ha-
line getirildi.
Bu karanlık tabloyu görünmez kılmak için hem içeride hem dışarıda
şovenizm ve savaş politikaları körüklendi.
Esas amacı Suriye’de, Afganistan’da, Libya’da emperyalistlerden rol
çalmak olan AKP iktidarı, yayılmacı hayallerinin peşine takılıp mem-
leketin yoksul çocuklarını ölüme yolladı. Stratejik derinlik derken
ülkeyi en derin çukurlara atan ve bölgesel savaşların bir parçası ha-
line getiren bu iktidar, ikiyüzlü göçmen politikasıyla ülkemizi dün-
yanın göçmen idare merkezi haline getirdi. Başta “misafir” dedikleri
milyonlarca insandan, sermayenin hizmetine sunulmuş bir köle-
Biliyoruz ki bin bir türlü sorunun ve adaletsizliğin yıllardır çözümsüz
bırakıldığı ülkemizde bugüne kadar yapılan her seçim önemli, her oy
değerli oldu. Ancak 14 Mayıs seçimleri halkımız için önemli olmanın
da ötesinde tarihi bir dönüm noktası, bir yol ayrımı, bir kırılma eşi-
ğidir. Bugün ülkemiz, ömrünü çoktan doldurmuş, halkına alabildi-
ğine yabancılaşmış, insanını mutsuz, huzursuz, çaresiz hissettiren
bu Saray Rejimi’nden kurtularak bu kritik eşiği aşmak zorundadır.
Sadece bu rejimden kurtulmak da yetmeyecek; bir daha böyle bir
karanlığa asla fırsat verilmemesi, halk düşmanlığının bu denli cü-
retle kol gezmemesi için aynı zamanda bu ülkeyi yeniden kurmaya
da ihtiyacımız var. Yasaların, kurumların baştan aşağıya halkın çıka-
rına yenilenmesine, yıkılan kentlerimizin yeniden inşa edilmesine,
devlete ve topluma tırnağını geçirmiş rant-çıkar ağlarının dağıtıl-
masına, birbirine düşman edilmiş halklarımızın yeniden kucaklaş-
masına ihtiyacımız var. Yani önce ülkemizi kurtarmaya, sonra onu
yeniden kurmaya ihtiyacımız var.
Kurtuluş ve kuruluşa damgamızı vurabilmek için Türkiye İşçi Parti-
si’nin senin oyuna, ama daha önemlisi mücadele yoldaşlığına ihti-
yacı var!
21 yıllık siyasal İslamcı AKP iktidarı, yalnızca kendi yandaşlarına, bir
avuç zengine ve halkın kanını emen çetelere hizmet eden bir par-
ti-devleti inşa etti. Bu uğurda ülkenin en temel kurumları açgözlü,
kifayetsiz ve tek adamın iki dudağına bakan yöneticilerin elinde çü-rümeye terk edildi. Pandemide maskeyi, yangında söndürme uça-
ğını, depremde çadırı bu yüzden gönderemediler. Depremde göçük
altındaki on binlerce yurttaşımızın çığlıklarına kayıtsız kaldılar,
ölümlerini seyrettiler.
Halkın temsilcilerinin yurttaşın hakkını koruduğu bir yer olması ge-
reken meclis, Saray karşısında zayıflatıldı, etkisizleştirildi. Halkın
seçtiği vekiller, belediye başkanları hukuksuzca yargılandı, özgür-
lükleri ellerinden alındı. Memleketin bu gidişatına karşı ses yük-
selten gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler, emekçiler cezayla,
baskıyla susturulmaya çalışıldı.
Ülkemizin herkese ait kamu kurumları birer birer özelleştirildi.
Memleketimizde yaşayan her bir yurttaşın, her bir canlının üzerinde
hakkı olan doğal varlıklarımız, taşımız, toprağımız, denizimiz, ırma-
ğımız sonsuz bir kâr hırsıyla yağmalandı. İşsizlik hiç durmadan arttı,
güvencesiz çalışma yaygınlaştı, sendikal haklar tırpanlandı. Türk
Lirası eridi, iç ve dış borç katlanarak arttı. Ülke zenginliğinin asıl ya-
ratıcıları emekçiler en temel barınma hakkından mahrum bırakıldı.
Eğitim niteliksizleştirildi; öğretmenlerimiz okullarındaki baskı-
lardan, yoksulluk sınırı altında yaşamaktan yıldı. Kamu sağlık sis-
temi zayıflatıldı; aşağılanan, “giderlerse gitsinler” denerek hor gö-
rülen sağlık emekçileri şiddetin hedefi oldu.
Din; bu iktidarın elinde kendi suçlarının üzerini örtmenin, toplumun
her kesimini, özellikle de kadınları baskı altına almanın bir aracı ha-
line getirildi.
Bu karanlık tabloyu görünmez kılmak için hem içeride hem dışarıda
şovenizm ve savaş politikaları körüklendi.
Esas amacı Suriye’de, Afganistan’da, Libya’da emperyalistlerden rol
çalmak olan AKP iktidarı, yayılmacı hayallerinin peşine takılıp mem-
leketin yoksul çocuklarını ölüme yolladı. Stratejik derinlik derken
ülkeyi en derin çukurlara atan ve bölgesel savaşların bir parçası ha-
line getiren bu iktidar, ikiyüzlü göçmen politikasıyla ülkemizi dün-
yanın göçmen idare merkezi haline getirdi. Başta “misafir” dedikleri
milyonlarca insandan, sermayenin hizmetine sunulmuş bir köle-