Anasayfa

Sohbet

Üyelerimiz

İletişim


Subject İnformation
Author nikola Replies 0
Share Views 444
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Şehid olmak istiyordu
#1
Şehid olmak istiyordu
Resulullah efendimiz aleyhisselam, bir gün şehitlikle ilgili müjdeler vermişti eshabına. Aynı gün, "Nevfel" adındaki bir sahabi, hanımı ve iki oğlunu alıp, geldi huzura:
- Ya Resulallah, sizden bir isteğim var.

- Nedir ya Nevfel?

- Ben bir dua edeyim, siz "Amin" deyin.

Efendimiz aleyhisselam kabul buyurunca, kaldırdı ellerini.
- Ya Rabbi, şu iki oğlum yetim, hanımım dul kalsın. Bana şehid olmayı nasip eyle!

Efendimiz aleyhisselam taahhüdünü yerine getirdiler:
- Amin!

Nevfel’in istediği olmuştu.
İlk savaşa katıldı ve şehid oldu.
Aziz şehidi, bir gömleğe sarıp defnettiler.

Definden sonra Resulullah efendimiz, parmakları ucuna basarak yürüyordu ki, eshab-ı kiram merak edip sordu:
- Niçin böyle yürürsün ya Resulallah?

Efendimiz aleyhisselam izah ettiler:
- O kadar çok melek toplandı ki, ayağımı basacak boş yer bulamadım.

Mücahitler zaferle şehre giriyordu.
Harbe katılmayan Müslümanlar tebrik için yollara dökülmüşlerdi.
Nevfel’in hanımı da, iki oğluyla oradaydı.

Sevgili Peygamberimiz aleyhisselamı görüp, koştu yanlarına:
- Gazan mübarek olsun ya Resulallah!

Sonra beyini sordu:
- Nevfel nerelerde?

Efendimiz aleyhisselam, şehadet haberini veremediler.
Arkaya işaret edip yürüdüler.

Ardından hazret-i Ali geliyordu.
Koşup kesti önünü:
- Ya Ali, Nevfel nerede?

O da aynı şeyi yapıp, yürüdü ileri.
Ardından hazret-i Osman geliyordu.

Hatun koştu ona:
- Nevfel nerede?

O da arkaya işaret edip geçti öne.
Kadın telaşlanmıştı.

Hazret-i Ömer’e koştu:
- Ya Ömer, Nevfel yok mu?

O da işaret edip öne geçti.
En arkada hazret-i Ebu Bekir yalnızca geliyordu.

Kadıncağız çaresizlikle koştu ona.
- Ya Eba Bekir, hani Nevfel?

O, aynı hareketi yapamadı.
Çünkü arkadan gelen yoktu.

Hazret-i Ebu Bekir kendi kendine; “Ya Rabbi! Ne kadar zor durumdayım. Eğer doğruyu söylesem, bunları üzmüş olacağım. Bunu yapmaktan Peygamber efendimiz çekindi. Ona nasıl aykırı davranabilirim. Sen bana öyle bir şey ilham et ki, bu gariplerin yüreği daha fazla yanmasın Allahım!” diye yalvardı.

Sonra, bütün kalbiyle: - Ya Allah!.. Ya Nevfel!.. diye bağırdı. O esnada, yaydan fırlamış ok gibi bir atlı geldi.

Ve ona yaklaşarak; - Buyur ya Sıddık, beni mi çağırdın? dedi.

Bu atlı, hazret-i Nevfel’den başkası değildi. Sonra, Cebrail aleyhisselam geldi.

Ve Peygamber efendimize şunları söyledi:
- Ya Resulallah! Hak teâlânın selâmı var. “Eğer Peygamberin mağara arkadaşı Sıddık, bir kere daha (ALLAH) deseydi, yüceliğim hakkı için, bütün şehidleri diriltirdim. Çünkü, Ebu Bekir, cahiliyye devrinde bile yalan söylememiştir” buyurdu. Bu hadiseden sonra, hazret-i Nevfel senelerce yaşadı. Nihayet, “Yemame” cenginde tekrar şehidlik şerbetini içti.
Cevapla




Konuyu Okuyanlar:
1 Ziyaretçi